top of page

İkinci Yılımda Hissettiklerim ve Öğrendiklerim

  • Writer: Sarnav
    Sarnav
  • Jun 23
  • 3 min read

Haziran itibarıyla düzenli olarak yazmaya başladığım ikinci senemi doldurdum. Öncesinde farklı bloglarım, köşe yazılarım veya forum hikâyelerim olsa da, Medium üzerinden yazmaya başladığım gün yazma düzenimin başlangıcı oldu.


Geçen tüm bu süreç içerisinde iki adet hesabım kapatıldı ve ne ben ne de Medium “yetkilileri” bunun nedenini biliyordu maalesef. Neyse ki yazılarımı, sadece İngilizce de olsa, kendi internet siteme de yüklüyorum. Tabii ki çevrim dışı kayıtlarımı tutuyorum.


İlk günkü hislerim canım sıkıldıkça yazacağım üzerinden şekillenmişti. Fakat nedense bırakamadım. İki dilde de yazmaya devam ettim ve başlangıçta istisnasız her gün yazdım. Sonrasında gelişen olaylarla beraber bu gidişatı iki günde bir, üç günde bir ve haftada bir olacak şekilde değiştirdim. Kişi, kendini zorlayacağı şekilde yazmamalı, hangi biçim ona uyuyorsa o şekilde hareket etmeli. Hatta bu, belli bir düzende olmak zorunda bile değil.


Aldığım notlarıma göre, film yazılarım veya bazı özel kulüp yazılarımın haricinde (yani kendi siteme yüklediklerim esas alınırsa) 241. Yazımı kaleme alıyorum. Başlarken çok heyecanlıydım ve 10–20 adet makale yazıp yazamayacağımdan pek şüpheliydim. Derken bu sayı 50 olunca başka duygular içine girmiştim, 100 olunca başka veya 200 olunca bambaşka.




Bir noktadan sonra anlıyorsunuz ki, bu tutumla hareket etmek size yeni bir alışkanlıktan fazlasını kazandırıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, tıpkı diğer alışkanlıklarımızda da olabileceği gibi, yazmak da her zaman keyif vermedi. Bunun en önemli sebebi yazma isteksizliğinden ziyade aslında konu bulma süreci oldu. Şu anda, haftalık olarak kaleme aldığım yazılarımda bile konu bulma bağlamında çokça boşluğa düştüğümü düşünürsek başlangıçta her gün yazarken buna nasıl ayak uydurabildiğime şaşırıyorum açıkçası. Sanırım düstur edinince ve yazmayı da sevince bir şekilde üstesinden geldim her seferinde. Çünkü onları bir yük olarak görmemeyi yeğledim.


Bir düzen oluşturarak yazmanın çeşitli güzel yanları var. Örneğin söylemek istediklerinizi dile getirme şansınız oluyor. Bazen o konu hakkında arkadaşınızla konuşamazsınız ya da konuşacak kimseyi bulmayabilirsiniz. Ama yazarak onu beyninizden atabilir ve hem rahatlayabilir hem de paylaşarak farkındalık yaratabilirsiniz.


Farklı düşüncelere ortak olabilir ya da onlardan öğrenebilirsiniz. Bazen bunlar düşündeş olabilir bazen de karşıt görüşler. Can sıkıcı olsalar da, onların da var olduğunu hatırlamamıza sebebiyet verir. Kimi zaman hatırlamak için yazarız. Büyükçe notlardan ibarettir yazılanlar. Diğer zamanlarda ise öğreniriz yazarken. Mesela araştırma yapmamız ve doğrusunu öğrenmemiz gerekir. En sevdiğim yanlardan biri bu benim için. Hiç kimse yanlış bir şey aktarmak istemez. Hatta mümkünse kaynak vererek bu tür bir eklemenin gerekliliğini öğreniriz.


Bir noktadan sonra elbette bu bir tutkuya dönüşüyor, biliyorsunuz ki. Yazmamak, yazamamak huzursuzluk verebiliyor. O zamanlar da okumak rahatlatıcı olabiliyor tabii. Kim, ne zaman, nasıl tercih etmek isterse.


Diğer bir husus ise yazılan platform hiç şüphesiz. Çünkü çevrim içi paylaşımda durum artık yazma fonksiyonunun ötesine geçiyor. Yeni yüzler görüyorsunuz, yeni cümleler okuyorsunuz. Okumanın da tadı ortaya çıkıyor. Burada yazılanlar ne kitaplardaki kurgulara ne de gazetedeki haberlere benziyor çoğu zaman. Birinin beyninden çıktığını bildiğiniz, doğrusu ve yanlışıyla kaleme alınmış, akademik veya duygusal yazılar bütünü. Robotik olanları elediğimizde elimizde bunlar kalıyor yani.


Platformun getirdiklerine devam edersek gözde yazarlar buluyoruz. Farklı düşünce biçimlerini görüyoruz. Yeni insanlar tanıyoruz. Bir iletişim ağı oluşabiliyor. Gruplar kurulabiliyor. Benzer duygu ve dürtülerle bir araya gelinebiliyor. Ciddi işlere imza atma fırsatı doğabiliyor. Yazmanın ve okumanın bir sonraki basamağı buymuş gibi hissettiriyor.


Photo by Gia Oris on Unsplash


O gün Medium'a başlamasaydım ne bu düşüncelerim için araştırma yapacaktım, ne onları haykırma gereği duyacaktım, ne yeni insanlarla tanışacaktım, ne de her seferinde boş verdiğim yazma tutkumun yüzüne bakacaktım. Bunların hepsi o gün anlık bir duygu seline kapılmamla peyda oldu kısacası. Tabii Medium yerine başka bir platform da iş görebilirdi belki ama o zamanlar en iyisi buydu. Şimdi de geçerliliği olan hala Medium ve birkaç adı sanı bilinen site gibi görünüyor.


Sözün özü, düzenli olarak yazmaya başlamamın bana çok faydası oldu diyebiliriz. Bireysel anlamda kendimi geliştirsem de, fazlasına erişmem için beni körükleyen bir topluluk deneyimi edinmekti. Bu deneyimin öncesini ve sonrasını karşılaştıracak olursak büyük bir fark olduğunu söylemek güç değil. Bambaşka fikirler, amaçlar, hedefler doğrultusunda hareket ediyorum artık: Yazdığım, ürettiğim, katıldığım ve öğrendiğim bu büyük ve yeni sürecin kapılarını, benzer düşünceler içinde yer alan insanların bulunduğu topluluklarla sağlıyorum. Kendinize yapacağınız iyiliklerden bir tanesi bu olacaktır, emin olun. Yazmaya, okumaya çokça zaman ayırdığınız gibi, birliktelikleri yakalayacağınız bir gruba dâhil olun.



İki yılın ardından geriye bu cümleleri bırakıyorum ama o iki yılın getirdiği her yaşanmışlığı da kucaklayarak ileri bakıyorum. Zaman geçtikçe anlaşılıyor ki, önemli bir şeyler oluşturabilmek adına bazı süreçlerden geçilmesi gerekli. Bunun doğallığı daha bir anlaşılır oluyor. Bu zamana kadar yazdıklarım sayesinde şimdikilerin pişmesini de buna bağlıyorum elbette. Hala çiğ oluşlarını da. Çünkü bu bitmeyen bir macera.


Umudum 300. yazıya ve 3. seneye ulaşmak. Bu disiplini elde tutmak için çabalayacağım. Gerekirse 4. kez gelirim buraya ama yine de devam ederim.


Geliştiren yazılar yazmak, okumalar yapmak ve insanlarla tanışmak dileğiyle.

Comments


Let Me Know What You Think

Thanks for submitting!

© 2023 by Sarnav. Powered and secured by Wix

bottom of page