top of page

Bir Karakter Olarak Mekan

  • Writer: Sarnav
    Sarnav
  • Apr 14
  • 3 min read

Bir roman karakterini düşündüğümüzde aklımıza gelen özellikler başlangıçta yüzeysel olabilir. Sonrasında biraz daha detaya girip onlara birer kişilik kazandırmaya çalışabiliriz. Bazen değişik tiplemeler ile örneklerimizi çoğaltabiliriz. Ancak çoğu zaman önceliğimiz mekânın kendisi olmaz. Peki, mekân, gerçekten de romanı etkileyebilecek düzeyde yeterlilik gösterebilir mi?


Mekân çoğu zaman bir figürandır, arka planda bulunan bir objeden ibarettir. Adı jenerikte yer almayan bir oyuncu gibidir. Fakat kimi zaman, özellikle de olayları etkileyen bir rol üstlenebildiğinde, esas karakterlere yardımcı bir araç olmanın ötesine geçebilir. Bunun için, anlatılanların onun çevresinde şekillenmesi veya kültürel çeşitliliğin öne çıkması gerekebilir.



Yerel örneklerle anlatmak istiyorum. Diyelim ki bir roman okuyoruz ve İstanbul’u, Ankara’yı dinliyoruz yazardan. Ünlü bazı caddelerin, sokakların, dükkanların ismi geçiyor ara sıra. İçimizden “Orayı biliyorum!” dediğimiz oluyor. Böylece ilk bağımızı kuruyoruz. Merakımız katlanıyor, acaba bildiğim başka yollardan da geçecek mi anlatıcı, diye düşünüyoruz. Ona evimizin yolunu, en sevdiğimiz manzaranın bulunduğu yeri, favori kafemizi ya da ilgisini çekebilecek bir rotayı işaret etmek isteyen tek taraflı bir rehber havasına bürünebiliyoruz. Yakından ilgileniyoruz.


Kimi zaman kendimizi öyle kaptırıyoruz ki, anlatımın güncel olması da büyük önem kazanıyor. Aksi takdirde, yıllar evvelinin şehri bize de yabancı gelecektir. Siyah beyaz bir fotoğrafa bakmak gibi, tanımadığımız insanların geçip gittiği, binaların dikildiği, kulağa farklı gelen yerler olacaktır. Yine de mekânın yerel oluşu, o bağın tamamen kopmamasını sağlar. Gördüğümüz gibi mekân, en azından böyle bir hususta, zamanın ötesine geçmekte.


Anlatımın gerçekçiliğini bir kenara bırakalım şimdi de. Duygusal bakalım olaya, mekâna. Şehrinizi düşünün, onun kişiliği nasıl? Bir karakter olup canlanıverse, kime, neye benzerdi? Şarkılarda adı geçiyor mu mesela? Onun için ne diyorlar?


Başkalarından duyduğumuz, tecrübelerimizle bildiğimiz veya kişisel anlamda hissettiklerimiz doğrultusunda aynı noktalara kafa sallayabileceğimiz kadar farklı sıfatlar da atayacağız onlara. Bir şehir kasvetli olacak, bir dükkan sıcacık, bir müze gizemli havasını koruyacak, bir otobüs terminali ise hayal kırıklıklarını… Her birinin toplumsal hafızada bıraktığı genel bir anlam ve kişisel paydada hissettirdiği apayrı anıları olacaktır. Bu, onun değişebilen kişiliğinin bir parçası. Tıpkı bir kahramanın yolculuğunda olduğu gibi, mekân da zamanla dönüşebiliyor.


Çocukken yaşadığımız sokağı yazsak mesela, bir arkadaşımız gibi görebilirdik. Okuldan geldiğimizde yaşıtlarımızın orada oynadığını duyardık, katılmak için heyecanlanırdık. Hafta sonları başka bir havası olurdu sokağın; bayram sabahlarında ise apayrı bir coşkusu. Bazen yabancı davranırdı, tanıdık kimse olmazdı, bomboş ve donuk bakışları olurdu. Başka bir gün sokak satıcılarıyla dolup taşar, çocuksu suratlara tanıdık yetişkinler de eklenirdi. Herkesi ve her şeyi kucaklayabilen bir kişiliği vardı bu ara sokakların. Şimdi dönüp baktığımızda ne geçmişimizde tanıdık yüzler kalmış, ne de anılarımız o sokakta top koşturuyor. Güvenli ve eğlenceli bir alan olarak görülebilen o eski sokak, bir mekân olarak, hem gerçeğe hem de kurguya aynı şiddetle yansıyabiliyor.



Şahsi olarak ele aldığım zaman, mekânı bu denli geniş kullanmadığımı, ondan yeterince yararlanamadığımı görüyorum ki bu da başka bir maddeden bahsetmeme sebep olacak.


Tercihen fantastik olayların gelişebileceği, başka diyarlara kapı açmaya müsait, kurmaca yerlerden bahsetmeyi seviyorum. Issız bir orman, şehir meydanında çağlayan bir çeşme, loş bir mağara ya da vahşi hayvanlar dışında kimsenin cirit atmadığı kurak yollar olabiliyor bunlar.


Fakat bunlara derinlemesine dalamadığımı görebiliyorum. Zannediyorum ki, az önce belirttiğim yerel anlatımdaki duygu ve hisleri tadabileceğim kadar içselleştiremiyorum o yerleri. Çünkü içten içe, onların yalnızca kurmaca olduğunu biliyorum. O yerlerin haritalarını çizsem de, anlatılarımı buna uygun coğrafi bölgelere göre yapsam da, kurgularıma gerçek mekânların yaşattıkları gibi yansımıyor. Böyle olunca da, mekâna göz atmayı çokça unutuyorum ve okur için kabaca bahsedilenlerle veya okurken yapılabilecek çıkarımlarla kalıveriyor mekânlarım. Kaskatı ve ayrıntısız; dolayısıyla çoğu zaman da hissiz ve boş.


Evet, yaratım süresince bir özgürlüğüm olsa da ve bunu olayların gidişatına göre eğip bükebilsem de, aslında mekânın gerçekçi yapısı bir kısıtlama sunmak zorunda değil. Aksine, bahsini geçirdiğimiz üzere, bazı düşünce ve hisleri tetiklemeye pekala yardımcı olabilir. Özellikle de bildiğimiz, bulunduğumuz yerlerse.


Kim bilir, belki de o kurmaca yerleri de bildiğim, bulunmayı sevdiğim yerlere göre tasarlarsam anlatımımda iyi bir randıman alabilirim. Ayrıca sıkça şikâyet ettiğim, anlatılarımda tek ya da az sayıdaki mekânla sınırlı kalma sorununa da yeni bir soluk getirebilirim. Eğer siz de benzer bir durum içindeyseniz bu şekilde düşünerek oluşturmak isteyebilirsiniz.



Bitirirken anlıyoruz ki, mekânlar sanılandan daha etkin bir rol oynayabilir. Yaşantımızdaki izlerden yola çıkarak mekânları kurgulamak, hem onları inandırıcı kılar hem de anlatımın gücünü artırabilir. Bu gerçek mekânlara değişiklik katarak kurmaca şekle sokabilir ve kafamızdaki sağlamlığını koruyabiliriz. Detaylara daha kolay girebilir ve mekânın okurun zihninde canlanmasını kolaylaştırabiliriz. Mekânlar arası geçişi sağlamanın da olayları bir yerden başka bir yere sürükleyebileceğini söylememize gerek yok.


Edebiyat çoğu zaman kalıplı gibi görünse de, aslında sınırsız olanı arar. Dil ve anlatımı temiz ve doğru tuttuğumuz sürece istediğimiz şekliyle ele alabiliriz. Bu yazımda, benim de yaparken ön plana almadığımı “mekân” algısı ve karakteri üstünde bahsetmek istedim. Fikirleriniz ve tavsiyelerinize açığım. İyi okumalar ve iyi kurgular dilerim.

Comentarios


Let Me Know What You Think

Thanks for submitting!

© 2023 by Sarnav. Powered and secured by Wix

bottom of page