top of page

Yorumlar, Yıldızlar ve Olası Yanılgılar

  • Writer: Sarnav
    Sarnav
  • 5 days ago
  • 5 min read

Okumakta olduğunuz kitabın son sayfasını da çevirdiniz, nihayet bitirdiniz ve kapağını kapattınız. Üstünde düşünmeye başlıyorsunuz. Belki sizi fazlasıyla etkileyen, dört dörtlük bir romandı ya da bir an önce bitsin diye uğraştığınız, tekrar elinize almak istemeyeceğiniz bir tanesiydi. Şimdi birçok okur için oylama vakti. Kitabı nasıl oylayacaksınız? Hak ettiği değer sizin gözünüzde nasıl şekillenecek? Bunu değerlendirirken nelere dikkat edeceksiniz?


Kitaplığımdaki romanları okuduğum tarihe göre sıraladığım da oluyor, yayım tarihlerini göre düzenlediğim de. Ara sıra onlarla ilgili notlar alırdım ama uzun zamandır yapmıyorum. Fakat özellikle son bir senedir, kitap kulüplerimiz sayesinde okuma düzenim tekrar oluştu. Hal böyle olunca hem onlar hakkında tartışıp fikirler almak hem de aklımdakileri söylemek ister oldum. Benzer akılların da katkısıyla her bir kitabın yeni yüzlerini görmeye başladım.


Bu durum aynı zamanda kitaplar üzerine yeniden düşünmemi sağladı. Mevcut okuma arşivime ek olarak bireysel kısa değerlendirmeler yazmaya başladım. En sonunda ise onları puanladım. İşte beni ikilemler içine sokan basamak da çoğu zaman burası oldu.


Dikkat ettim ki aynısını izlediğim filmler için de yapıyordum. Böylece önümdeki sorun daha belirgin hale geldi. Edebi bir metni, görsel bir yapımı veya diğer herhangi bir sanat eserini değerlendirirken belli kriterler var mıydı? Aklıma takılınca araştırdım. Fakat sonlandırmam uzun sürmedi.


Şahsen herhangi bir resmi kriterin olmadığını, herhangi bir edebiyat kuruluşunun bu konuda kurallar bütünü oluşturmadığını anladım. Varsa da onları ben bulamadım. Biliyorsanız paylaşmanızı rica ederim. Ancak okuma yaptığım siteler boyunca fark ettiğim ortak bir nokta vardı ki, bu tür bir durumun resmiyete ihtiyacı yok. Varsa bile yok.


Esasen düşüncem bu yönde olsa da aslını astarını öğrenmek istedim ve bu konuda bir yapı ile karşılaşmayınca da başkalarının bunu nasıl yaptığıyla ilgili okumalar, izlemeler yaptım. Her başlık neredeyse aynı şekilde atılmıştı: “Kitapları nasıl puanlıyorum?”




Doğru, bunun için bir el kitabı yok. Belli ki bu, okurun fiziksel ve düşünsel dünyasını kapsayan değerler çerçevesinde şekilleniyor. Yine de araştırdıkça ilginç bazı etmenlere denk geldim. Bahse girişmeden evvel sizlerin düşünmesini istiyorum.


Bilirsiniz ki standart bir oylama, (eğer sıfır puan yoksa) 1 ila 5, bazen de 1 ila 10 arasında yer alıyor. Peki, burada 1 ya da 5 için ayrılan değer nedir? Aslında söylemesi çok basit. Bir şeyi ya seversiniz ya sevmezsiniz. İyi de, arada kalanlar ne olacak? İşte bu 2, 3 ve 4 puan, tabiri caizse gri alan. Şimdi her şey sizin onlara atadığınız anlamlarla gelişen bir oylamaya dönüştü.


Kafanızda belki şöyle canlanıyordur:

1 = Berbat, bir daha elime almam ve tavsiye etmem,

2 = İyi değildi ama okumuş oldum,

3 = Ne iyi ne kötüydü. İlla ki seveni vardır. Tekrar okur muyum emin değilim,

4 = Hoşuma gitti. Tavsiye ederim,

5 = Çok güzeldi. Mutlaka tekrar okuyacağım. Bu zamana kadar karşılaşmadığım için üzgünüm ama okuduğum için mutluyum.


Bu maddeleri okurken muhtemelen çoğunuz katıldınız. Ama şimdi işin diğer boyutu var. Anlık olarak oluşturduğum bu ölçek herkese uymak zorunda değil. Mesela 1 puan verdiğim bir kitap okuduğumu hiç hatırlamıyorum ama acaba gerçekten de öyle miydi diye sorguluyorum. Zira eserler hakkındaki fikirlerimizin zamanla değişmesi de kaçınılmaz.


Geçen Ocak ayından beri okuduğum kitaplara verdiğim puanları inceledim. 36 kitap arasında: 11 adet beş yıldız, 20 adet dört yıldız, 4 adet üç yıldız ve 1 adet oylanmamış eser var. Görüldüğü üzere yoğunluk 4 yıldız üzerinde. Burada iki soru sorulabilir: “Bu puanı verdiğim kitaplar yukarıda bahsettiğim maddedeki görüşlerimi mi kapsıyor yoksa pek emin olamadıklarımı buraya mı yığıyorum?” Bu noktada, kafamda şekillenen sistemin ne olduğunu sorguluyorum. Sizlerin de kendinize dair bu konuda düşünmenizi ve fikirlerinizi paylaşmanızı isterim.


Kitap kulübümüz boyunca okuduğumuz kitapları oylamaları için katılım gösteren arkadaşlarımızdan ricada bulunduk. Elbette bunun için görüşmelerimizde bulunmak şart değil; eğer kitabı okuduysanız ve puanlama yapabileceğinizi düşündüğünüz kadar hatırınızdaysa sizler de katkıda bulunabilirsiniz. Bu bağlantıdan göz atabilir, başlangıçtaki açıklamaya göre hareket edebilirsiniz. Şimdiden teşekkürler.



Bu sorgulamalarımı sürdürürken aklıma başka ölçütler geldi. Örneğin bağlantısını gönderdiğim formda 1 ila 10 arası ölçeklendirmeye tabii tutuluyoruz. Basitçe düşündüğümüzde, normalde verdiğimiz puanın iki katını vermemiz yeterli olabilir diye düşünebiliriz. Örneğin 3 puan vereceğimiz bir eseri 6 puan olarak görebiliriz, öyle değil mi? Pek değil açıkçası. Çünkü bu bağlamda 4 puan için de 8 dememiz gerekecek. O halde, 7 puanın buradaki mantığı nedir?


Başka neler etkilidir diye düşünecek olursak da denk geldiğim başlıca etmenleri şöyle sıralayabilirim:

  • Okur açısından aradığı zevk ve beklenti (”Bu türden daha iyisi beklerdim açıkçası, 5/10 yeterli”)

  • Yazar açısından bilinirliği veya ünü (”Favori yazarım. Kitapları hiç şaşırtmıyor, 8 yıldız”)

  • Kitabın dönemsel ve sosyal bağlamı (”Tam da dönemimizin dinamiklerine uygun bir anlatım tarzı var, tavsiye ederim, 9 yıldız”)

  • Edebi açıdan kurgu kalitesi ve dil kullanımı (”Berbat bir dil, sokak ağzıyla yazsaymış! 1 yıldız bile çok!”)

  • Pazarlama açısından popülerliği ve reklamları (”O kadar gönderisini paylaştığınız, pohpohladığınız kitabı aldık okuduk, rezalet. En fazla vereceğim 2 yıldız”)

  • Topluluk etkisi (En etkilisinin bu olduğunu düşünüyorum maalesef. Örneklemeye de gerek yok.)


Konunun çok detaya girdiğini düşünebilirsiniz ki sizi temin ederim henüz başlamadım bile. Ama kriterler konusunu uzatmayacağım ve burada kapatacağım çünkü anlatının özünü çoktan kavradığınıza eminim. O yüzden düşüncelerimi hızla farklı kulvara çekiyorum.


Bu yüzden puanlama ve değerlendirmelerin önemini sorgulamayı uygun görüyorum. Bir eserin 3 veya 4 puan olması ya da 9 yerine 10 puan olması ne fark yaratır ki? Gerçi, 9 ila 10 deyince insanın aklında sanki bir şeyler daha bir netlik kazanıyormuş gibi gelmiyor mu? Eksiksiz olan 10 puandır ve herhangi bir şey eksik dahi olsa artık 10 değildir. Görüldüğü gibi kendiliğinden bir açıklama çıkabiliyor bazen. Yine de bunun her bir puan için geçerli olmadığını biliyoruz. O yüzden tekrar soralım, tüm bunların ne önemi var ki?



Madem kişisel anlamda ele alarak hareket ettik o şekliyle cevaplayarak başlayalım.


Öncelikle bu bir tatmin duygusu yaratır. Başlangıçta, bireysel bir yansımadır. “Ben bu kitabı okudum,” demek, beğenip beğenmediğini belirtmek ve hatta üstünde yorumlayarak değerlendirmeye katkıda bulunmak için yapılır. Bunun illa ki kötü yanlı bir tavır olduğunu söylemiyorum. Yapılan değerlendirme paylaşımları her zaman “kendini daha iyi/üstün görme” gibi egoistçe amaçlarla yapılmak zorunda değil. Yine de, böyle düşünerek yapmasak/paylaşmasak bile, kişide psikolojik bağlamda bir rahatlama yarattığını söylemek gayet mümkün. Aynısını kulüplerimizde de yapıyor ve duygularımızı/düşüncelerimizi paylaştıkça şahsi anlamda bir rahatlama, iyi hissetme ve tatmin duygusunu yaşıyoruz. Zannediyorum ki bu örneğim açıklamaya belirginlik katmıştır.


Diğer bir yönüyle inceleyecek olursak da, değerlendirmeler şüphesiz ki rehber niteliği taşır. Aslında kitap alımı yaparken değerlendirmelere bakmam. Başka bir örnek olarak, hangi filmi izleyeceğime karar verirken tanıtım filmini asla izlemem. Gerek duymam hatta aklıma bile gelmez. Direkt olarak girişirim ve düşüncelerimi buna göre çizerim.


Fakat bu eser, sükse yapmışsa, adı çokça zikrediliyorsa, reklamı sürekli önüme düşüyorsa onu incelememin yanı sıra ilgili yorumlarına da bakarım. Hatta bazen aşırı yavaş karar veririm ki bunların hepsine yorumlar ve puanlamalar neden olur. Muhtemelen çoğumuz için de bu böyledir.


Farklı bir açıdan bakalım. Eğer ara sıra da olsa benim gibi körü körüne hareket ediyor ve bahse konu olan o eseri kafanızdan tümüyle atıveriyorsanız sizi anlayabiliyorum. Yine de durup düşündünüz mü, ya o önünüze hasbelkader düşen 2 puanlık yorum sizi aslında çok seveceğiniz eserden koparmışsa? Kesinlikle acı bir tecrübe. O eseri tüketince ilk söyleyeceğinizin de, “Bunca zaman neden es geçmişim de zaman ayırmamışım acaba?” olacağını biliyoruz.


Her zaman bu şekilde hareket etmesem de, kitap kulübü için önerdiğim kitapları oylamaya sunmadan önce, çeşitli özelliklerine dikkat ediyorum. Bunlardan biri de, kaçınılmaz olarak, kitapların puanlaması oluyor. Bazen bildiğim ve sevdiğim kitapların görece düşük puanlar aldığını gördüğümde garipsiyorum. (Burada akla şu soru da geliyor: "Düşük ya da yüksek puan nedir?"). Sadece kısa açıklamasını bildiğim kitaplar söz konusu olduğunda, verilen puanlar farkında olmadan beni yönlendirebiliyor. Böyle anlarda yorumlara da ister istemez göz atıyorum. Ancak yorumlar her zaman çok yönlü ve değişkendir, ucu yorumlamaya açıktır bilirsiniz. Size fazlasıyla detaylı bilgiler sunabilirler. Oysa istatistiksel olarak bakıldığında, destansı uzunluktaki bir yorumun 3 puanıyla, yorumsuz bir 3 puan aynı ağırlıkta sayılır.



Çok uzatmayalım. Hepimizin oylama kıstası var ve bunlar zamanla değişebiliyor. Nasıl ki on yıl önceki halimizle aynı kişi değilsek, bugün tükettiğimiz şeyler hakkında da aynı yorumlara sahip olamayacağımız bir gerçek.


Öte yandan puanlamalar, çoğu zaman farkında bile olmadığımız pek çok açıdan bizi etkileyebilir. Psikolojik olarak seçim yapmamıza olanak tanıyan birkaç yıldız, zamanla zevklerimizi şekillendirmeye başlayabiliyor. Tanımadığımız kişilerin yorumları, ne kadar doğru olduğunu bilmediğimiz anonim oylamalar ve bize uymayan kişisel kriterlerle oluşturulan puanlamalar, tüketim alışkanlıklarımızı ciddi şekilde etkileyebiliyor. Aslında bu yönüyle bakınca şaşırtıcı bulduğum bir konu. Kişisel olarak üretilmiş bir eser halka mal olduğunda, geri bildirimini bütünleşmiş bir toplumsal tepki/yansıma biçiminde alıyor.

댓글


Let Me Know What You Think

Thanks for submitting!

© 2023 by Sarnav. Powered and secured by Wix

bottom of page