top of page

2024-Aralık’ta İzlediklerim (4 Film-1 Belgesel)

  • Writer: Sarnav
    Sarnav
  • Dec 23, 2024
  • 8 min read

Koskoca 2024 senesi biterken daha fazla film izlemeye adadım kendimi. En azından bir düzen getirmenin daha doğru olacağını düşündüm. İyi ki de öyle yapmışım diyorum. Sanatsal eserleri tekdüze olarak tüketmemek ve onları genel geçer şekliyle "harcamamak" için ise notlar almaya başladım.

Bu senenin filmlerini de, "zaman dizinsel" olarak şu sırayla izledim.


ree

Aralık Sineması

1. Her (Aşk)

2013 yapımı bu filmi izleyeli uzun zaman oluyor ve bu ikinci izleyişimdi. Birkaç aydır aklımda olmasına rağmen ancak zaman ayırabildim. Dilimize aşk olarak çevrilmesi bence pek yerinde. Hem poster tasarımına hem de temaya uygunluğu bakımından Türkçe’nin avantajı olarak görüyorum.


Açıkçası, seneler sonra izlemiş olmak verimli hissettirdi. Çünkü yapay zekanın görece daha az moda olduğu, dillere henüz pelesenk olmadığı dönemlerde gişe yapan bu filmi bir de şimdi izlemenin tadı apayrıydı. Hızla gelişen yapay zeka teknolojisi hem toplumsal hem de bireysel anlamda fikirleri değiştirdi. Böylece tekrar izlemenin bir keyiften çok gereklilik olduğunu düşündürdü.


Elbette gündelik yaşama yansımamış oluşu, teknolojinin orada olmadığı anlamına gelmiyor. Yine de kabul edelim ki 11 sene önce fütüristik düşüncelerin başını yapay zeka çekmiyordu, fiziksel anlamda gelişen bir dünyaya daha mantıklı bakılıyordu. Çoğumuz yapay zeka teknolojisinin hayatımızla bu denli bütünleşeceğini göremedik. Haliyle, tıpkı bir kere izleyip geçtiğimiz ve kulağa aşırı fantastik gelen diğer bilim kurgu filmleri gibi, bu filmi de sadece dönemsel olarak etkilenmekle yetindik.


Nitekim bu teknoloji artık burada. Kulağa inanılmaz gelse de, filmdekine benzer bir yapıya sahibiz. Bunu düşününce içim bir garip oldu açıkçası. Sanırım bu “gerçekleşme”lere alışkın olmadığımızdan.


Joaquin Phoenix ve Scarlett Johansson başrolü çekiyor ve tam anlamıyla harikalar. Filmin başından sonuna kadar tabiri caizse dijital arhuzalcilik işinde olan Phoenix ile birlikte olsak da, Johansson sadece sesiyle bile orada olabilmeyi başarıyor. Eh, filmde de bu işleniyor zaten, demek ki bunu gerçekten de verebilmişler.


ree

“Her” Movie Poster — Image Source


Theodore yalnız bir adam, Samantha ise güncel bir işletim sisteminde yer alan yapay zeka asistanı. Kişisel olarak atanan bu asistanlar, kullanıcılarına dost oluyorlar. Hatta öyle ki, dosttan da öte olmayı becerebiliyorlar. Burada hem yapay zekanın insani hislerle yaklaşmasını hem de insanların yapay zekayı fiziksel olarak hissetme çabasını görüyoruz. Bir noktadan sonra ise bu tür asistanların normalleştiği görülüyor.


Yapay zeka herkese arkadaşlık edebilen, onların dertlerini dinleyip kendi dertlerini anlatabilen biri haline geliyor. Gerçekten de tam zamanlı bir arkadaş. Tam zamanlı dedik ama bazen konuşmak istemedikleri de oluyor. İşin garip kısmı da bu. En azından biz insanlar için.


Filmin sükuneti, olayların netliği ve akıcılığı, oyuncu kadrosunun hem zengin hem de olabildiğince minimal oluşu, renk seçimlerinin iyi anlamda göze çarpması, duygu durumlarının anlatımları harika şekilde işlenmiş durumda. Sanatsal ya da (yetkin bir eleştirmen olmadığımdan) en azından estetik açıdan bakarsak ne kadar duru ve göz alıcı olduğu da aslında kendini belli ediyor. Ve bu kendini belli ediş, gözümüzü yorarak değil de filmi tamamlayıcı bir unsur olarak barınabiliyor.


Kişinin yapay zeka ile “etkileşiminin” sıkılığı ve açık seçik oluşu hem insanlar arası iletişimdeki zorlukları göz önüne seriyor hem de doğal olarak yetişkinlere hitap edecek türden sahnelere sebep olabiliyor. Film için 15+ etiketi verilmiş olsa da, bu bağlamda ele alınca 18+ olarak ele alınması daha doğru olacaktır.


Son olarak IMDb puanı 8 olan film için ben de kesinlikle 8-8,5 puan veriyorum. Teknolojik tutarlılığı ve ön görüşlülüğü, estetik doyuruculuğu, oyuncuların performansı, olayların iyi işlenişi bana kalırsa müthişti. Bilim kurgunun içinde romantizm ve drama nasıl işlenebilir ki sorusuna cevap niteliğinde filmlerden biri. Birkaç sene sonra, bu alandaki teknolojik gelişmelerin ardından tekrar izlemeyi ve karşılaştırmalar yapmayı dört gözle bekliyorum.


2-3. Home Alone 1 & 2 (Evde Tek Başına)

Yıl sonu gelince klasikler de çıkıyor meydana tabi. 1990 ve 1992 yapımı olan bu iki film de öyle. Evet arkadaşlar, yaşlandık. O çocuk ise şu anda 44 yaşında.


İlk iki filmi gün aşırı izledim. İlkini her sene izlemeye çalışsam da ikincisine vakit ayırmıyordum. O da pek keyifli. Neredeyse birebir olay örgüsü olsa da duygusal yanları da var eğlenceli yanları da.


Eski filmlerdeki en güzel his, o saf duyguyu alabilmek. Belki bu, yılbaşı döneminde huzurlu duygular eşliğinde izlendiği için de olabilir. Yine de geçmişte (10+ sene ya da belki de çocukluk) izleyip de damağımızda tat bırakan filmlerin çoğunu yine benzer hislerle izlediğimize inanıyorum.


Elbette filmleri, önceki filmde de belirttiğim gibi, farklı zaman dilimlerinde izlemenin etkisi karşılaştırma yapabilmek. Bu film duygular bakımından değişiklik yaratmasa da, mantıksal çerçevede farklı bakmamı sağladı. Teknik olarak, iki hırsızı her defasında neredeyse öldürecek bir çocuğu izliyoruz. Bunu çocukken görmek mümkün değil. Tıpkı Tom ve Jerry çizgi filmindeki gibi. Tom’un zalim olduğunu düşünüp durduk ama en çok belayı yine o yaşıyor.


Yetişkin gözüyle bakmamamız gerektiğini ve sadece eğlenmemiz gerektiğini biliyorum, merak etmeyin ben de öyle yaptım. Yine de akılda kalan bazı sahneler var ki yetişkin ağlatıyor ya da boğazda yumru bırakıyor. Bunlar, Kevin’in (Macaulay Culkin) başta korkunç bulduğu kişilere insani bir şekilde yaklaşması ve aynı şekilde cevap bulmasıyla sonuçlanan sahneler.


ree

“Home Alone” Movie Poster — Image Source


İlk filmde yan komşuları kar küreyen yaşlı amca, diğerinde ise hem oyuncak dükkanı sahibi hem de güvercinleri besleyen yalnız kadın... Dış etmen olarak çocuğun hayatına olumlu yönde etki eden ve arkadaşlık bağını, yaş ve yaşantı fark etmeksizin gösterebilen karakterler. Bu anlarda artık o komedi niteliği taşıyan ana anlatıdan uzaklaşıyor ve filmin alt yapısında yer tutan yılbaşı, huzur, ümit, arkadaşlık, aile, sevgi ve saflık gibi duygulara yer veriliyor.


Yanı sıra, Amerikan filmlerinde mutlaka yer edinen ancak bunu terimlerle değil de mutlaka mecaz ya da benzetmelerle belirttikleri dini referanslar oluyor. İlahi söyleyen çocuk korolarıyla renklendirdiklerinde, film kapsayıcı bir atmosfer barındırabiliyor.


En büyük sitemim tabi ki aileye ve özellikle de anneye. Hem çocuğa kız, et sonra da vay ben neden kötü anneyim diye dövünüp dur. İkinci filmde yapma bari.


ree

“Home Alone 2” Movie Poster — Image Source


Seriyi ele alacak olursak üçüncü filmini de izlediğimi hatırlıyorum. Onda aynı kişi oynamıyor o yüzden daha az bilinir. O da fena değildi diye anımsıyorum, benzer hisleri taşımıştım. Üçüncü film için Macaulay Culkin’e teklif gittiğinde ise, rolden sıkıldığını ve üstüne daha fazlasını koyamayacağını belirterek reddetmiş. Doğru demiş, tadında bırakmayı bilmek lazım.

İkinci filmde, birinci filme atıf olarak geçen sene deniyor. Halbuki arada iki sene boşluk var. Ek olarak yine ikinci filmde kendisinin on yaşında olduğunu belirtiyor. Halbuki 1992 senesinde (gerçekte) on iki yaşında. Üçüncü film ise 1997 yılında yapılmış. Sanırım aynı numarayı bir daha yapamazlardı çünkü genç adam olacaktı. Evde Tek Başına bir yılbaşı filmi olduğu kadar onu masum, saf ve eğlenceli kılan kısmı çocuksu oluşu, çocuk oyuncu barındırışı.


Böylece, serinin başarısını ve ismini kullanmak isteyen akbabalar başka çocuk oyuncular eşliğinde devam etmişler. İnanılmaz ama üçüncü filmden sonra, 2002, 2012 ve 2021 yapımı olacak şekilde üç film daha yapılmış. Tahmin edebileceğiniz üzere ne isimlerini duyduk, ne televizyonda boy gösterdiler, ne gişede kazanç getirdiler, ne de izleyenlerden iyi not alabildiler. İlla ben hepsini izleyeceğim derseniz üçüncüye şans verin ama diğerlerini es geçin derim.


IMDb puanı olarak ilk film 7.7 ve ikinci film 6.9 puana sahip. Bence bu bir hakaret. Şu filmi “zamanında” izleyip de sevmeyen bir kişi bile olduğunu düşünmüyorum. Bir cumartesi akşamı duşunu alıp, muzlu sütünü içip, battaniyeye sarılı halde televizyonda izleyen herhangi bir çocuk/genç şuna 8’den aşağı puan veremez.


Ben de ilk filme 9 ve ikinci filme 8,5 puan veriyorum. İkinci filmin eksiği yok ama türlü denemelerle farklılaştırmaya çalışmış olsalar da, doğal olarak, kendini tekrarlayan bir biçime bürünmüş. Keşke paragözler de Culkin gibi düşünüp seriyi zirvede bıraksalarmış.


4. Life Beyond - Melodysheep

Önceki filmlerin birkaç gün sonrasında, en sevdiğim Youtube kanalı olan Melodysheep’i tekrar ziyaret ettim ve başlıktaki belgeselini izledim. Sizler de buradaki bağlantıdan erişebilirsiniz.


Evet, yine döndüm dolaştım kopamadığım canım bilim kurguya vardım. Ancak bu defa bir filmden ziyade, belgesel arayışındaydım. Aslında üç ayrı bölümden oluşan (buradan erişebilirsiniz) bu yapımı öncesinde izlemiştim fakat tek parça olarak izlemek etkisini artırdı çünkü her biri bağlantılı bölümler bunlar.


Aslında başlığından da anlaşılacağı üzere, dünyadaki yaşamın dışındaki diğer canlı hayatının hem bilimsel hem de -düşüncenin sınırlarını zorlayarak- kurgusal anlamda nasıl var olabileceğini kaliteli bir prodüksiyon eşliğinde sunuyor. Bir Youtube kanalı olduğundan küçümsemeyin, bu işi senelerdir yapan, çok tecrübeli, bu konudaki videolarıyla tanınan, etkileyici işler çıkaran bir kanal. Her videosunu düşünmeden izleyebileceğim bir büyüleyiciliği mevcut.

İki olasılık var: Ya evrende yalnızız ya da değiliz. İki olasılık da eşit derecede ürkütücü.

Başlangıcını Arthur Clarke’ın bu sözüyle açan belgeselde detaylı olarak nelere yer verildiğini anlatmak hem gayet uzun hem de kifayetsiz olacaktır. Yine de üç videonun başlığını verecek olursak:


  • Bölüm 1 - Uzaylı Yaşamı, Derin Zaman ve Kozmik Tarihteki Yerimiz

  • Bölüm 2 - Uzaylı Yaşam Müzesi

  • Bölüm 3 - Akıllı Uzaylı Yaşamının Peşinde


Neredeyse 2 saat süren bu üç bölümlük eserin kendi içinde de bölümleri var ve anlatım genelde sessiz bir biçimde ilerliyor. Ara sıra sorulan sorular önce sizi düşünmeye sevk ediyor, sonra da harika betimlemeler ve görseller eşliğinde olası cevapları vererek her seferinde hayrete düşürüyor. İşin garip yanı, başlangıçta anlaşılır ve mantıklı gelen anlatım, zamanla sınırları iyice zorlamaya başlıyor. Bu da, haliyle, hayal gücünüzü doruğa çıkaran nokta. O an gelince olaydan kopmak ya da sıra dışı düşüncelere eşlik edebilmek sizin elinizde.


ree

Her bir bölümü de ele alırsak toplamda bilmem kaçıncı izleyişim olan bu belgesel elbette favorim. Lamı cimi yok, harika bir yapım benim gözümde. Kaldı ki dediğim gibi, kanaldaki diğer işler de harikulade. Bu yüzden puanlama yaparken gayet bonkör davrandım.


IMDb’de yer aldığını görünce hem şaşırdım hem şaşırmadım. Belgesel olduğundan değil de, Youtube’da yayınlanan bir video olduğu için bu sitede yer almayacağını düşünüyordum. Fakat muhtemelen bunu senelerdir yaptığı ve adından bahsettirebildiği için orada yer bulmuş olmalı. Öte yandan, IMDb’yi puanlama dışında çok kullanmadığımdan bu konuda bilgisizim.


Üç bölüm sırasıyla 9.1-8.9-9.3 puan almış. Life Beyond adı altında 9.1 puan almış durumda. Ben de gayet sınırlı kalan bir 10 puan verdim. Dahası olsa, düşünmeden verirdim. Acaba bir sonraki 10 puanı neye vereceğim?


5. Baby’s Day Out (Bebek Firarda)

İşte geldik o ana. Nostaljinin dibi, bir zamanlar televizyonların vazgeçilmez filmi. Evde Tek Başına serisi kadar eski olup kendine has yapısı ve fikriyle ortaya çıkmış müthiş bir yapım. Yumuşacık yapan, tatlı tatlı güldüren nadir filmlerden biriydi firarda olan bebişin hikayesi.


1994 yılında yazılan bir çocuk kitabı olan eser, olduğu şekliyle filme taşınmış. İşin garip yanı, gişede çok başarısız olmuş. Benzeri olmayan ve çekmesi muhtemelen zorlu olan bu filme ilgi gösterilmemesi bana çok ilginç geliyor.


Evet, oyuncuların hiçbiri ünlü isimler değil, ilgi görmemesinin bir etmeni olabilir. Belki de 1994 senesinin azizliğine de uğramış olabilir. Çünkü rekabetin olduğu, gerçekten kaliteli ve kültleşmiş filmlere imza atılan yıllar sonuçta. Muhtemelen “arada kaynayan” bir film oldu. Bebeğin tatlı oluşu filmi bir yere kadar tutmuş olsa da sıyrılmasına yetmemiş olmalı.


ree

“Baby’s Day Out” Movie Poster — Image Source


Bir bebeği dahil edince (teknik olarak iki bebek çünkü ikizi ile değişimli yer almış), tehlike içeren tüm o ortamların kurulumu da hayli zorlamıştır, diye düşünmeden edemiyor insan. Okuduğuma göre, tamamen bilgisayarla oluşturulmuş en eski 3 boyutlu şehir manzaralarından (Chicago) birine yer vermişler. Bir bebeğin macerasını içeren 90’lar filminde bile, dönemin atılımcı ruhu emekten kaçınmamış durumda aslında.


Neden "Evde Tek Başına" filmi kadar başarılı olamadığını düşünüyordum. Bebek yerine çocuk oyuncunun, en azından sözlü iletişimi, sadece estetikliğiyle gönül çelmiyor üstüne üstlük sözlü olarak bizimle etkileşime geçiyor. Ayrıca, filmin yılbaşı dönemiyle bağdaştırılması yani bir temaya oturtulması, “Bebek Firarda” filminde olmayan bir durum. Geri kalan her şey neredeyse tümüyle aynı çünkü. Sanırım, bir uyarlama olduğundan kitaba tümüyle sadık kalmanın yeterli olacağını düşünmüş olmalılar.


IMDb puanının 6.2 olduğunu gördüğümde şok oldum. Tamamı ile terbiyesizlik, iş bilmezlik, aymazlık. Gönlümden kopan puan 10 olsa da, bebişin yanaklarından ısırmama izin vermedikleri için 9 puan ile sınırlamak zorunda kalıyorum.



Her yıl biterken genelde yılbaşı ruhunun enerjisini yakalarız ya da yer yer kışın soğuğu ve koyuluğunda rehavete kapılırız. Haliyle, bu ayı yansıtan yılbaşı filmlerini izlemeyi, nostaljik bir tur yapmayı tercih ettim. Elbette günler arasında bu hislerim değişti ve onları yansıtan video, kesit ve filmlere yer verdim.


Bana kalırsa, bu gibi dönemsel zamanlar, gelenekselleştirebileceğimiz her türlü sanat eserinin tüketimine şans tanır. Tıpkı bir yılbaşı ağacını zevkle süslemek ya da eskiden hissettiğimiz sene sonu aktivitelerimizi tekrar canlandırmak gibi.


Sizlerin de buna benzer etkinlikleri, oyunları, şarkıları, filmleri, kitapları olduğuna eminim. Yılbaşında olmazsa olmazlarım dedikleriniz neler? Yukarıdakiler gibi sizin de her sene mutlaka izlediğiniz filmleriniz var mı?

Comments


Let Me Know What You Think

Thanks for submitting!

© 2023 by Sarnav. Powered and secured by Wix

bottom of page