Bir Cümleyle Başlar
- Sarnav
- Jul 14
- 3 min read
Eski dostluklar, yeni bağlar ve ortak noktaların buluşturduğu insanlar üzerine içten bir hatırlatma
Yılların ardından gelen tanıdık bir ses, unutulmamış bir espri, hatırlanan doğum günleri, detaylarda yitip giden anıların tekrar ortaya çıkışı… Bir başkasının verdiği samimi duygu ve arkadaşlığın özlenen yüzü tekrar canlanmamıza yardımcı olabiliyor.
Yazılarımda genellikle belli başlı konulara yer veriyorum ama geçen hafta bir istisna yaptım. Bu hafta da benzer bir çizgide ilerleyeceğim.
Geçtiğimiz yazıda, geçmişte kalmış duygusal ya da fiziksel fazlalıklardan kurtulmanın önemini hatırlatmıştım. Bu konuyla ilgili gelen dönüşler beni çok mutlu etti; yakın zamanda bunu deneyimlemiş olanları tekrar tebrik ederim. Ben de kendi adıma bu süreci sizlerle eş zamanlı olarak yürüttüm. Umarım her biriniz için, hangi konuda olursa olsun, rahatlatıcı bir deneyim olmuştur.
Sizlere yeni bir şey söylemiyorum, sadece bildiklerinizi hatırlatmak için yazıyorum. Zira ara sıra herkesin buna ihtiyacı oluyor. Bunu da bazen en iyi başkasından duyunca anlıyoruz. Bu yüzden bu hafta hatırlatmak istediğim nokta ise arkadaşlık konusu olacak.
Bir çocukluk arkadaşım var, yedi yaşımdan beri arkadaşız. Yıllar boyu beraber oyun oynadık, öğrendik, gezdik. Beraber büyüdük desem yanlış olmaz. Ama hayat, bildiğiniz gibi, bazen yolları ayırıyor.
Bu arkadaşımla sanırım senelerdir konuşmuyorduk. Küs olduğumuzdan değil de, muhtemelen her an birbirimize erişebileceğimizin gerçeği bunu engelliyor. Erişilebilirliğin aslında ters teptiği bir durum, öyle değil mi?
Aklıma gelince mesaj attım. Telefonda konuşmayı pek seven biri de değilim ancak mesajlaşmamız sandığımdan uzun sürünce birdenbire aramak istedim. Sesini özlemiştim. Alo dediği anda sokakta top peşinde koşturduğumuz anlara döndüm. Ne sesi değişmişti ne cümledeki tonlamaları. Belki de beynimiz kendiliğinden yapıyordur bunu; karşımızdaki kişiye göre belirlediği bir tutum sergiliyordur.
Bizim arkadaşlığımız hep böyleydi: Araya ne kadar zaman girerse girsin, bir araya geldiğimizde kaldığımız yerden devam ederiz. Bu, bazı yakın dostlukların sihri sanırım. Eminim sizin de böyle arkadaşlarınız vardır — belki siz onlara “dost” demeyi tercih ediyorsunuzdur.
Bu yazıyı okuyorsanız, kendinize ve uzun süredir görüşmediğiniz bir arkadaşınıza bir şans verin. O beklenen mesajı ilk siz atın. Büyük ihtimalle, her iki taraf için de içten bir memnuniyetle sonuçlanacaktır.

Photo by Helena Lopes on Unsplash
Bir de yeni arkadaşlıklar var, onlardan bahsedelim.
Yaşımız ilerledikçe hayatımıza soktuğumuz insanları sanki daha fazla süzgeçten geçiriyor gibiyiz. En azından ben öyle hissediyorum. Böyle olunca herkesle muhabbet etmeyi yeğlemiyor ya da çabuk sıkılabiliyoruz.
Yine de bazen bu süzgeçlerden birileri geçiyor ve içimizde bir ışık yakabiliyor. Üstelik bu durum her defasında insanı şaşırtıyor; çünkü hangi yaşta olursak olalım, yeni bağlar kurabileceğimizi gösteriyor.
Tabii bu yalnızca karşımızdakine değil, bizim de çabamıza bağlı. Arkadaşlık doğası gereği çift yönlü bir ilişkidir. Tek taraflı kalırsa zamanla sönüyor.
Şahsen “büyüdükçe” sık olmasa bile kalıcı olabileceğini hissettiğim arkadaşlıklarım oluyor. Böyle düşünmek iyi hissettiriyor en azından. Sizde de durum benzer mi?
Ne mutlu ki, birtakım arkadaşlıkların başlangıcı ortak ilgi alanları etrafında bir araya gelmekle oluyor. Bu, hem karşılıklı destek sunan bir yapı kuruyor hem de paylaşmanın, anlamanın, empati kurmanın değerini artırıyor.
Bu sürecin devamlılığına katkı sağlayan şeyse benim için bir çevrim içi topluluk oldu. Bir zamanlar insanların, “internetten arkadaş olunur mu?” diye sorduğu günlerden bu yana çok şey değişti. Bugün, bu bağları kurmanın mümkün olduğunu yaşayarak görüyorum. Kaldı ki bu tür etkileşimler de gerekli. Çünkü bazı arkadaşlarım hâlâ kendilerini yalnız hissediyor. Bu çelişkili gibi gelse de çok anlaşılır; bir dönem ben de öyleydim.
Dün, topluluğum içerisinde tanıştığım ve öncesinde hiç yüz yüze gelmediğim arkadaşlarımla ilk kez buluştum. Birbirimize bu kadar uzakken aynı zamanda bu kadar yakın hissetmek, epey özel bir deneyim. Bir yılı aşkın süredir süren bu bağ sayesinde, gerçekten de düşündüğüm gibi olduklarını gördüm. Bu da hep beraber güzel bir bağ kurabildiğimizi gösteriyor.
Bununla beraber, daha önce yaptığım bu çağrıyı tekrar etmek istiyorum:
Yazmayı, okumayı, yorumlamayı ve dinlemeyi seviyorsanız, kendinize bir topluluk oluşturun. Bu yalnızca üretkenliğinizi artırmakla kalmaz, aynı zamanda sosyal bağlarınızı da güçlendirir. Bu grup, düzenli görüştüğünüz kişilerden oluşabilir ya da çevrim içi bir platformda yer alabilir. Biz çevrim içi sürdürüyoruz ve birlikte vakit geçirmekten, arkadaşlığımızı büyütmekten çok keyif alıyoruz. Her ay yaptığımız etkinlikleri ve sohbetleri dört gözle bekliyoruz.
Eğer sen de düşündeş hissediyorsan aşağıdaki bağlantıyla beraber istediğin kulübümüz için başvurabilir ve yeni arkadaşlıkların kapısını aralayabilirsin. Bu adımı atmaktan pişman olmayacaksın, denemeye değer.
Comments